Uzun zamandır araştırdığım gemi tatilini gerçekleştirmenin verdiği iç huzuru ile yazıyorum yazımı. Birçok yorum ve görüş okudum tabi benim deneyimlerim çok farklı oldu ki sizlerin ki de öyle olacak kesin.
Gemimiz (ki ona gemi demek biraz haksızlık olur ama J ) Kuşadası’ndan kalkıp sırası ile Patmos, Girit, Santorini, Atina, Mykanos adalarına giderek tekrar Kuşadası’na geri geldi.
Adaları anlatmadan önce gemi hayatını anlatmak isterim sizlere.
Gemide hayat erken başlar diyerek yazmaya başlamalıyım. Sabahın erken saatinde bir limana yanaşmak ve o şehri tanımanın heyecanı da ayrıca eklenmeli.
Gemiye girerken bavullarınız sizden alınıyor ve oda kapınıza bırakılıyor birde pasaportlarınızı mavi kart ismi verilen bir kart ile değiştiriliyor. Bu kart size teslim edilirken hemen resminiz çekilip kartınız ile eşleştiriliyor ve artık bu mavi kart adalar için sizin pasaportunuz oluyor. Her gemi çıkışı ve girişinde bu kart okutulup sistemdeki resminiz ile karşılaştırılıyor. Kaybetmemek lazım hatta bu mavi kartlar ile içecek siparişi veriyorsunuz. Gemide her şey dahil sistemi var ama içecek istediğiniz zaman sizden bu kart isteniyor ki sanırım personelin çalışma ölçümü sağlanıyor bu şekilde. Sürekli size bir şey içermişiniz diyen birkaç kişi dolaşıyor etrafınızda.
Gemiye biner binmez henüz hareket etmeden ilk yapılan iş tatbikat ve gemi hakkında bilgi vermek. Biz bilmeden geminin 5. Katında bir oda satın almıştık ama dediğim gibi bilmeden öyle güzel bir seçim yapmışız neden mi? Tüm konferans salonları, toplanma noktaları, casino, disko gibi eğlence mekânlarının neredeyse tamamı bu katta ama sakın gürültü olur diye düşünmeyin odaların olduğu kısım oldukça izole ve sessiz. Bulunduğumuz kat gemi motoruna da uzak olduğu için çalışma sesinden ve sabahları demir atma sesinden oldukça uzak kaldık ve uykumuzu bölen bir ses olmadı.
Gemide yemek prosedürü her şey dahil otellerden biraz farklı. Otellerde her daim her an yemek bulma şansınız vardır ama gemide belirlenmiş yemek saatleri dışında yemek bulmak güç. Mesela öğle yemeği 12.00 – 14.00 arası ise açık büfe de ala cart restoranda ve havuz başı yemek büfesinde yemeğinizi dilediğinizce alabilirsiniz. Ancak saat: 14:00 den sonra akşam yemeği saatti olan 20:00 e kadar gemide yemek yok. İçecek mevcut ama ille de açım derseniz ücretli olarak bisküvi, pizza gibi aperatif bir şeyler bulabilirsiniz. Tabi bu söylediğim zaman dilimleri kimi zaman bir adaya inmiş olabiliyorsunuz bu durum her gün farklı olabiliyor. Bunun dışında genellikle yemeklerin durumu iyi her daim salata ve meyve bol miktarda var. Ayrıca hamburger yapabilmeniz için hamburger ekmeği ve köftesi hemen her öğlen ve akşam vardı. Sabahları ise klasik kahvaltılıklar mevcut ama söylemeden edemeyeceğim peynirler oldukça kötü. Bir Ezine peynirinin hasretini çekebilirsiniz. Ayrıca gemide içecek konusunda sorun olmadığını söylemiştim ama suyun tadına alışabilirseniz sorun yok ama ben valizime 4 adet 1.5 lt lik su alarak gittim ve hepsini içtim ama gemideki su dan da içtim tabi ama bildiğimiz çeşme suyu gibi.
Odalar tatbiki seçiminizle ilgili ama biz uygun fiyatlı olduğu ve odada zaman geçirmeyeceğimiz için iç kabin satın aldık. Şöyle ki; geminin dış yüzünde bulunan ve minicik açılmayan camlara sahip odalar dış kabin, iç tarafında kalan penceresi olmayan odalar iç kabin olarak tanımlanmış. Tabi ki balkonlu süit odalarda mevcut, tabi bu sizin kişi sayınıza göre değişiklik gösterir. Odalar oldukça kullanışlı ama biraz ar özellikle banyo. Odada bence en büyük eksik buzdolabı onun dışında havlu yastık havalandırma temizlik konusunda bir aksama yok. Odda 220 volt ile çalışan tek priz var ona da televizyonun fişi takılı. Sizde benim gibi yanınızsa bir uzatma çoklayıcı götürürseniz rahat ederseniz eee telefon fotoğraf makinası derken. Odalara temizlik görevlileri günde 2 kez uğradıkları için temizlik hiç sorun olmadı. Odaların havalandırması ve gemi için havalandırma ve iklimlendirme sıcaklıkları oldukça başarılı. Ancak konferans salonları biraz daha serin.
Oda fiyatlarına bakarken ros cabin diyer bir tabir ile karşılaşabilirsiniz ki bu en uygun kabin şeklidir. Nedir roscabin?
Gemideki oda sayısı ve tipi belli tüm odalar seçimler yapılarak satılıyor ve oda numaralarınız size geminin kalkmasına 2 gün kala bildiriliyor. Bu sırada seçilen tiplere göre yerleştirmeler yapılıyor ve seçilmemiş odalar roscabin bileti alan yolculara veriliyor. Yani en kötü olasılık iç kabinde kalabilirsiniz, ya da kimse fiyatından dolayı almamış ise süit de denk gelebilirsiniz. Yani şansıma ne düşerse anlamına da geliyor. Ama bulursanız bence alın en kötü olasılık iç kabin de kalacaksınız ama fiyatı iç cabinden çok çok daha düşük. Tabi şunu da eklemek gerekiyor oldu ki gemide alt katta ce motora yakın veya demire yakın bir odaya denk gelirseniz, sabah gemi demir atarken mutlaka uyanırsınız. Size kaldığımız iç kabinin resmini ekledim.
Gelelim sallanacak mıyız sallanıyor muyuz sorununa. Evet, biz son gün biraz sallandık ama genel itibari ile çok sallandık diyemeyiz. Çünkü ege denizi gibi yarı kapalı bir denizde ve minik kara parçalarının arasında seyahat ettik ama en son gece mykanos dan Kuşadası’na dönerken tabi hava şartlarının da etkisi ile biraz sallandık ama bu sallantı sizin dengenizi bozacak gibi bir sarsıntı değil. Gezmekten yorgun düşmüş bedeninize bu sallanma iyi bile gelebilir.
Gemilerden inişler adaların durumuna ve hava şartlarına göre farklılık gösteriyor. Bazı adaların limanları müsait ve direk yürüyerek gemiden inebiliyorsunuz. Atina ve Girit , mykanos ve Kuşadası’nda bu rahatlığı yaşadık tabi ancak diğer adalarda limanlar uygun olmadığı için küçük gemilere oradan da karaya taşınıyorsunuz. Koskocaman devasa geminin boşaltılması öyle kolay olmuyor tabi ki. Gemide ortalama 1500 – 1750 kişi arasında yolcu bulunuyor ve belirli kurallar var uymak zorunlu. Mesela siz gemide satılan turları, aldıysanız gemiden öncelikli inme şansınız var. Bunun sebebi tur satın alan yolcuların gidecekleri bir güzergâh olduğu için dillerine uygun rehberler ve otobüsler onları beklediği için grupları bölmeden indiriyorlar. Ya tur satın almayanlar, tur satın alan yolcular gemiden ayrıldıktan sonra, onlarda numara numara çağırılıyorlar ama şunu da söylemem gerekiyor tur alan yolcular ile almayan yolcular arasında 45 dk. Gibi zaman oynuyor.
Aslında gemi turlarını satın almak bir bakıma zaman ve konfor satın almak anlamına da geliyor. Gemi turu paketleri tüm adalar için 150 Euro’ydu. Böyle söyleyince çok gibi gözükse de aslında çok olmadığını katılınca anladık ve ben kesinlikle turlara katılmanızı öneririm. Gittiğiniz yerin özelliklerini ve neden bu kadar önemli olduğunu anlamak için bir de baktığının taşların, medeniyetin hikâyesini de öğrenmek önemli. Yâda nerede oturulur bir kahve içilir ve yöresel yemek ya da hediyelikler nereden alınır gibi endişeleriniz olmuyor. Ayrıca adalarda ulaşım zor. Taksiler var ama taksiciler biz Türkleri hiç de sevmiyorlar, eğer ki yollarında bir Amerikan ya da İngiliz turist bulursa sizi yaka paça arabadan indirebiliyorlarmış. Aslında yaşanan en büyük sıkıntı geminin limandan ayrılma saati. Eğer ki gemi saat 20.00 de limandan çıkacaksa çıkıyor orada geminin yarısı bile kalsa beklemiyorlar. Hemen odadan eşyalarınız toplanıp, pasaportunuz liman polisine teslim ediliyor ve gemi limandan çıkması gereken saate çıkıyor. Bu nedenle turlar ile birlikte ulaşım, zaman, rehber, stressiz bir gezi satın alıyorsunuz.
Geminin 9. Katı hem yemek hem de havuzların bulunduğu alan. İki tane küçük havuz mevcut ancak ayağımı dahi uzatmadım suya çünkü oldukça küçük ve neredeyse sadece çocuklar girdiği için hiç cazip gelmedi ancak 10. Kat sadece şezlongların olduğu kat hem 9. Kattaki animasyonları izleme şansınız var hem de güneşlenme. Sonuçta gemi hareket halindeyken yapılacak en güzel şey güneşlemekti bende öyle yaptım ve 10.kattaki şezlonglarda uzandım. Şezlong konusunda bir sıkıntı yok yetti yetmedi ya da yer tutayım endişesi yersiz oldukça bol. Ayrıca havuz ve güneşlenme alanına da içecek servisi yapılıyor ve oldukça iyi.
İçki kalitesine gelirsek çok alkol tüketen biri değilim ama yemek sırasında istediğiniz gazlı içecekler kutusuyla geliyor. Fakat bir bira istediğinizde tabi şişeli değil ama tadı kötü değil. Barda beklerlerken Tekirdağ rakısı ve yeni rakıda gördüm ama genel olarak uzo ve votka içildiğini gördüm.
Gelelim tekrar gidermişin sorununa; farklı adalar olacak ise tabi ki giderim ama şu eklemeden edemem asla ve asla 15 yaş altı bir çocuk ile bu seyahat tatilden ziyade işkenceye döner. Katlar arası sürekli bir merdiven inip çıkıyorsunuz, asansör var tabi ama 2 tane ve bu gemi 12 katlı. Böyle düşünürseniz gemi içi zaman kaybından başka bir şey değil. Ayrıca gemideki yaş ortalaması oldukça yüksek. Kendinizden oldukça yaşlı insanları gördüğünüzde asansör bekleme süresi daha da uzuyor. Adalarda ise yürüyerek dolaşıyorsunuz. Tamam, tur satın alırsanız gezmeniz gereken yere gelince sizi indirip yürüyerek devam ediyorsunuz yola. Adalarda yollar oldukça dar ve yerler taş. Kimi yerde iki kişi yan yana yürüyemeye biliyor. Gemide hayat güzel doğru partneriniz var ise daha da eğlenceli olabilir.
O gün hangi adalara gidilecekse o ada hakkında bilgiler, gemiye iniş biniş saatleri ve gemide kalanlar için gün içinde olan aktiviteleri içeren bir dosya günlük olarak sizlere iletiliyor. Yani yarın nerelerde neler olacak bunu akşamdan planlıyor ve biliyorsunuz.
Patmos : Gemi hareket ettikten sonra yaklaşık 4 saat sonra Patmos’a ulaştık. Patnos’a gemi yanaşamadığı için küçük gemiler ile ve numaralar ile çağırılarak gemiden ayrıldık. Patmos oldukça küçük ama zaman anlamında en rahat hareket ettiğimiz ada oldu. Bu adada tur yoktu ve neden tur satın alınmalı sonucuna vardığımız yer oldu. Adaya indik ve nereye nasıl gideceğimiz konusunda bir fikrimiz yoktu. Bu adada ne yapılır nasıl gidilir bilmiyorduk. Tabi ki gitmeden önce birkaç bir şey okumuştuk kıyamet manastırı zaten adaya yaklaşırken kendisini göstermişti oraya çıkacaktık denize girilecek bir plaj vardı yakın hepsi buydu bildiğimiz. Sonrasında hemen gemiden indiğimiz yere yakın taksi duraklarını geçince bir otobüs durağı olduğunu sora sora bulduk.( Bu arada nerede ise konuştuğum tüm yunanlılar İngilizce biliyordu. ) 1.5 euro ya bizi manastıra çıkardılar ama arabanın yeri kalkma saati derken 1 saatimizi kaybettik. Manastıra ulaştık oldukça kalabalıktı ve inanılmaz bir ibadet ve saygı vardı ama manastırın manasını ve neden bu kadar önemli olduğunu bilmediğimiz için bize bir müze ziyaretinden farklı gelmedi. İnanılmaz güzel manzarası olan bu manastırda dinlendikten sonra yine aynı yeşil otobüsler ile aşağı limana indik. Plajı bulmamak mümkün değildi hemen plaja attık kendimizi. Taşlı bir kumsal ve ve deniz karşıladı bizi. Ama serinlemek ve adada kalan süremizi daha ferah geçirmek adına girdik denize. Muhteşem diyemem ama kötüde değildi. Çarşısı da oldukça küçük ama bu adada gezerken bir gazete bayisinde sözcü gazetesini görünce duygulandım. Minik çarşıyı dolaştık, fiyatlar oldukça uygun tabi bunu diğer adaları gördükçe anladık. Gemiye yine tekneler ile geri döndük ve akşam yemeği seremonisinden sonra klasik otel eğlenceleri disco ve kareoke barda eğlenceler vardı.
Girit : Dün ki nereye gideceğiz şaşkınlığı olmasın diye artık bir tur satın almıştık ve sabah turumuz 7 de gemiden ayrılacaktı. Sabah 6 da kahvaltı başlıyordu ve biz kahvaltı yaparken Girit limanında Heraklion şehrinde güneş doğuyordu ve inanılmaz güzel bir manzaraydı. Kahvaltıdan hemen sora tur koordinatörleri bizi gemiden alıp otobüslere ve bir Türk rehbere götürdü. Girit de görmemiz gereken Knosos Sarayı ve heraklion şehir turu vardı. Rehber eşliğinde ve tabi sabah serinliğinde Minos uygarlığını ve sarayın tarihini öğrendik. Sonrasında şehrin meydanında hem kafelerin hem de alış veriş yapılabilecek mekânların olduğu yerde serbest zaman geçirdik. Yurt dışında wifi ne kadar önemli bilenler bilir. Girit de oldukça uygun bir ada hatta bu adada hiç kriz namına bir şey görmedik kendi kendine yetebilen ve Yunanistan’ın en büyük 2. Hava limanı ve limanına sahip. İstanbul’un karmaşasına göre oldukça sakin bir havası vardı. Güne erken başladığımız için 12 de gemide olmamız gerekiyordu ve öğleden sonra santorini de olacaktık. Eğer ki yakınlarınıza hediye alacaksanız özellikle uzo bende tam da doğru yer Girit. Zeytinyağı oldukça bol ancak uygun olduğunu söyleyemem, hemen hemen Türkiye deki fiyatlar ile aynı. Ama dünyada zeytinyağı üretiminde ve kalitesinde 2. Olan bu ülkeye gelip almamak olmaz
Ben buralıyım, dedem ve babaannem bu topraklardan koparılıp getirilmiş ve benim için bir tık daha anlamlı Girit. Buradan ayrılırken uzun baktım. 24 yıl Osmanlı himayesinde kalan bu topraklarda 22 yıl boyunca savaş vardı. Tüm dünyanın cazibe noktası olmuş. Verimli toprakları ve stratejik konumu gereğiyle. Öyle güzelsin ki Girit.
Santorini : Belki de bir çok insanın gözünden canlanan yunan adası resmidir Santorini. Ama ilk göründüğü zaman ada oldukça değişik geldi gemiden. Adanın bir kıyısı bir sahili yok çünkü yüksek bir krater tabakasının üzerinde şehir. Eğer tur satın almadıysanız işiniz birazcık zor gemi limana yanaştığı zaman sizi teleferiğin hemen dibinde bırakıyor ve inanılmaz güzel bir manzara ile birlikte yukarı çıkıyorsunuz. Çıktığınız yer FIRA köyü güzel bir manzaraya sahip minik bir köy ancak o 500 adet shapel’in bulunduğu meşhur OİA köyünden oldukça uzaktasınız. Taksi kiralamak tek seçenek ama yine taksicilerin elindesiniz ve gidiş dönüş sizden bir tur parası satın alıyorlar. Ayrıca gemiden 45 dk. Geç indiğinizi ve yaklaşık 45 dk. Kadar da teleferik kuyruğu beklediğinizi düşünürseniz adada geçireceğiniz 4 saatin 1.5 saati böylece gitmiş oluyor. Teleferik 2 dk. Yukarı çıkıyor ve bunun bedeli 5 euro. Bu arada teleferik kuyruğu oldukça uzun beklemek istemezseniz eşeklerin çıktığı bir yol var bence oranın ismi vahşet yolu insanlar cüsselerine bakmadan eşeğin sırtına binip yürümesi güç o tepeye eşek üzerinde çıkıyorlar. Ha ben eşeklere zulmetmem kendim onların yanından yürürüm derseniz orası da 45 dk. Sürüyormuş ama inişli çıkışlı eşekler işlediği için biraz tehlikeli ve bol kokulu bir yol.
Biz tur satın aldığımız için gemiden ilk inen grup olduk ve hemen otobüse bindirilip adanın muhteşem köyüne yani OİA köyüne yola çıktık yol yarım saat kadar sürdü ama ada hakkında birçok şey öğrendik ve gördük. Köye geldiğimiz zaman muhteşem manzara ve harika mavi beyaz evler karşıladı bizi. İşte o an anlatılmaz yaşanır denilen anlar başladı temiz harika sokaklar, manzara, evler, tarih ve mimari başınızı döndürüyor. Bu arada hayatımda bir daha bu kadar çok selfi çubuğu görür müyüm bilmiyorum ama inanılmazdı. Biz görülmesi gereken yerleri gördükten sonra bir kahve molası verdik ve inanılmaz bir manzaraya karşı birazcık dinlendik. Hava eylül ayı olmasına rağmen oldukça sıcaktı, temmuz ayında orada olmak istemezdim. En çok resim çektiğimiz bu köyden FIRA köyüne yola çıktık. Burası oldukça küçük bir köy ve gün batımı izlemek için güzel mekânları var. Güneşi de uğurladıktan sonra teleferik kuyruğuna girdik ve o muhteşem manzara ve heyecanı yaşamak çok güzeldi. Bu arada teleferik neredeyse 90 derece dik iniyor aşağıya biraz ürkütücü ama korkunç değildi. Gemiye dönerken yine teknelere bindik o sırada duyduğum bir anı, yükseklik korkusu olan bir yolcu 4 saat boyunca limandaki kafede oturduğunu ve hiçbir şey göremediğini söylüyordu.
Teleferik heyecanı kuyruğu
Atina ( Pire ) : erken saate gemi PİRE limanına yanaştı ve bu limandan yürüyerek inadik. Hava oldukça durgundu ama geminin içinde klimalı ortamda neler olduğundan habersizdik. Saat 06:25 de tur arabasına bindik inanılır gibi değildi. İnanılır olmayan hem saat hem de havanın nemi, korkunçtu. Ben İstanbul’u nemli diye bilirdim. Sabahım köründe güneş henüz doğmuştu ama bu nasıl bir nemdi. Araç bizi başkent ATİNA ya götürdü. Tarihin canlı canlı yaşadığı harika bir yer. Her şey korunmuş, restore edilmiş, değeri bilinmiş ve bilinmeye devam ediyor. Eğer Atina ya gitmeseydik Yunanistan’da kriz olduğuna inanmayacaktık. Evet, Atina da birçok dükkân kapanmış hatta eskiden gündelik olan yemek restoranlarının hepsinin kapısında kilit vardı. Rehberin anlattıklarından etkilenmemek mümkün değildi. Kendisi oldukça milliyetçi olduğu için çok hassas anlattı bize Yunanistan’ın başkentini. Nede olsa Türkler ile yaşanmışlıkları vardı ve bir zamanlar iç içe kardeşçe yaşayan insanların torunları olarak birbirimize karşı samimiyetsizdi. Türkiye’de yaşamış yunan halkı özlemleri ya da anıları için olsa gerek semtlerinin isimlerinde yaşatmışlar. Mesela yeni izmir semti ve yeni alaçatı beni oldukça etkiledi. Sonrasında AKROPOL e çıktık ve bir rehber bize bu taşları bu kadar iyi anlatabilirdi. Ama itiraf ediyorum ki asla bir Efes değildi gördüklerim. Ayakta kalan çok az eser olmasına rağmen inanılmaz bir turizm pazarlaması var.
Bu arada tur almayanların ne yaptıklarını ve yapacaklarını yazayım birazda. Atina ya yaklaşık 20 dk. Uzaklıktaki bir şehir pire taksiden başka bir seçenek turistlik iki katlı otobüsler. Taksi tek yön 30 euro, bu otobüsler tur olarak 25 euro. Şehir merkezinde yani pire de yapacak çok fazla bir şey yok Atina’ya gitmek mantıklı ama yürüyerek Atina’yı bu kadar az sürede gezmek çok kolay değil belki zamanınız daha bol olursa turistlik otobüsler mantıklı olabilir. Ancak onların kalkış saatleri ve turun süresi geminin saatlerine uyuyor mu bu konuda bir fikrim yok maalesef.
Mykanos : Bir başka büyülü adaya gelmiştik. Eğlence adası aslında diğer bir ismi ama tarihinde olan olaylara bakılırsa adanın mimarisi bile zorluklar ve kötü hava koşulları ve korunma amaçlı şekillenmiş ama şimdi eğlence adası olması tuhaf tabi. Gemi limana yanaştığı için sorunsuz ca gemiden ayrıldık yine otobüslere binerek şehir merkezine geldik. Zaman konusunda sorun yaşamadık ama bunun sebebi akşamüzeri adaya inmemizdi, günün ortasında yada daha erken gidilmiş olsa paradise beach ve gold paradise beach mutlaka görülmeli deniyor. Şehir oldukça küçük ve kaybolma garantili. Sokaklar çok dar hatta yan yana yürümek bile güç olabiliyor. Adayı rüzgardan ve korsan saldırılarından korumak için labirent şeklinde yapmışlar. Evler tek renk döndüğünüz her sokak birbirinin aynı bir süre sonra alışıyorsunuz tabi ama panik olmaya gerek yok denizin nerede olduğunu kestirebiliyorsanız kaybolmazsınız. Adada bolca taverna var ve hala varlıklarını sürdürüyorlar. Tabak kırmak yasaklanmış artık öyle bir eğlence şekli yok J bu ada da hediyelikler oldukça pahalı ama yemek yemek isterseniz denize karşı bir yere oturup bir şeyler içmek çok pahalı değil.
Labirent sokaklar yılda 6 kez boyanıyormuş. Hem bakımlı olması için hem de taşlar eskimesin diye.
Ada çok rüzgâr aldığı için tepede bulunan 5 tane değirmen buğday öğütmek için uzun yıllar kullanılmış. Ta ki korsanların dikkatini çekene kadar.
Gemiden ayrılmanız da bir kurala bağlı. Bavullarınızı size verilen etiketler ve üzerinde istenen bilgiler ile oda kapısına bırakıyorsunuz ve bavullarınızı gemi çıkışına kadar taşımıyorsunuz. Mavi kartlarınız ile birlikte bir salonda toplanıp pasaportlarınızı alıyorsunuz ve bu işlem sanıldığı kadar zor olmuyor. Gemiden çıktığınızda hemen bavullarınız sizi bekliyor oluyor.
Kuşadası gümrüğü ki, canım gümrük sağ olsunlar çıkışta arama yapmadılar free shop coştu. Normalde kişi başı 1 lt alkollü içki getirme hakkınız var ama gemide kilo sorunu olmadığı için ve havaalanlarına göre kontrol daha serbest olduğu için alışveriş keyifli oldu.
Çok detaya girmeden yazmaya çalışsam da yazdıklarımın, gidecek olan kişilere yol göstermesini istedim. Bende gitmeden bu tip bir yazı aradım ama çok seçenek olmadığı için bu yazıyı yazmayı ve kendime borç bildim J ayrıca çok arkadaşım birçok sorusuna da cevap vermiş oldum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder